Kayseri’nin Tozlu Sokaklarında Başlayan Merak
Kayseri’de yaşamanın garip bir yanı var: Hava soğuk olsa bile insanın içini ısıtan bir merak hep dolaşır sokaklarda. O gün işte tam böyle bir gündü. Mahalledeki aile hekimine gitmiş, sırada beklerken duvarlara asılmış sağlık afişlerine gözüm takılmıştı. Bir tanesinde kocaman bir başlık vardı: “B ve T lenfositleri nedir?”
Bu kelimeler içimde tuhaf bir kıpırtı uyandırdı. Çünkü o sabah zaten kendimi kırılgan, kolay incinen bir ruh gibi hissediyordum. Sanki bedenimin içindeki sessiz savaşçılar hakkında bir şeyler bilmek, beni biraz olsun güçlendirecekti.
Kendime “Gerçekten bu küçücük hücrelerin beni hayata bu kadar bağlı tuttuğunu hiç düşünmüş müydüm?” diye sordum. İçimde hafif bir sızı vardı ama aynı zamanda bir heyecan… Çünkü bazen insan, kendi içindeki görünmez kahramanları fark ettiğinde tuhaf bir umutla dolar.
Bekleme Salonunda Uyanan İçsel Savaş
Sıra numaram yandığında sandalyeye gömülmüş, defterime birkaç satır karalamıştım bile. Günlük tutmak, çocukluğumdan beri en büyük alışkanlığım. O gün de kalemim kendiliğinden akmıştı:
“Bugün bedenimde olup bitenleri anlamaya çalışacağım. Belki bu savaşı kaybetmediğimi fark ederim.”
Hemşire beni içeri çağırdığında, onun huzurlu gülümsemesi içimi biraz rahatlattı. Birkaç basit kontrol yaptıktan sonra kafamda hâlâ dönen o soruyu sordum:
“B ve T lenfositleri nedir tam olarak? Son günlerde çok duyuyorum.”
O an yüzüme baktı, sanki içimde saklı olan merakı görmüştü. Yumuşak bir sesle anlatmaya başladı:
“B lenfositleri, vücudunun antikor üreten askerleridir. T lenfositleri ise kötü hücreleri tespit edip yok eden daha saldırgan savaşçılar gibidir. İkisi de seni korumak için var.”
Bu cümle birdenbire içime işledi. Bedenimin içinde günlerdir taşıdığım yorgunluğu düşününce, sanki bu küçük hücrelerin omzuma dokunup “Seni yalnız bırakmıyoruz” dediğini hissettim. O an gözlerim hafifçe doldu. Çünkü bazen insan kendine bile söyleyemediği şeyi, vücudunun derinliklerinde duyan görünmez bir ordu varmış gibi geliyor.
Yürüyüş Yolunda Attığım Adımlar
Muayeneden çıktıktan sonra eve dönmek için her zaman kullandığım yürüyüş yoluna saptım. Kayseri’nin temiz, kuru havası ciğerlerimi doldururken içimde bir şeyler kıpırdıyordu. Şunu fark ettim: B ve T lenfositleri nedir diye başladığım soru, aslında kendimi tanıma isteğimin bir parçasıydı.
Kendimi uzun zamandır bir şeylere karşı güçsüz hissediyordum—hayatın telaşı, duygusal kırgınlıklar, bazen de umudumu tüketen küçük hayal kırıklıkları…
Ama bedenimde beni koruyan bu iki farklı hücre grubunu düşünürken içimde bir güç dalgası yükseldi. Sanki onlarla birlikte ben de savaşıyormuşum gibi.
Adımlarım hızlandı. Gözlerim sokak lambalarının altındaki gölgeme takıldı.
“Sen yalnız değilsin,” dedim kendi kendime.
İlk defa uzun zamandır hissetmediğim bir sıcaklık dolaştı içimde.
Kayseri Akşamında İçime Doğan Aydınlık
Akşam olup evime vardığımda masama oturup defterimi açtım. Günün ağırlığını oraya dökmek artık vazgeçilmez bir ritüelime dönüşmüştü. Kalemi elime aldığımda, gün boyunca içimde büyüyen duyguları yazmadan duramadım:
“Bugün öğrendim ki bedenimde görünmeyen bir mücadele var. B lenfositleri antikor üretiyor, beni korumak için sessizce çalışıyor. T lenfositleri düşmanları tanıyıp yok ediyor. Bu kadar küçük şeylerin beni yaşattığını bilmek bir anda tüm yalnızlığımdan kurtardı beni.”
Yazarken hüzünle karışık bir umut hissettim. Sanki içimde yıllardır sessiz duran savaşçılara teşekkür ediyordum. Onları tanımak, kendi içimdeki direnci hatırlatmıştı bana.
Sonuç: Bedenimin İçindeki Savaşçıları Fark Etmek
O gün yaşadığım şey belki dışarıdan bakınca sıradan bir sağlık kontrolünden ibaretti. Ama benim için çok daha fazlasıydı. Çünkü “B ve T lenfositleri nedir?” sorusunun cevabı, bana kendi gücümü hatırlatan bir yolculuğa dönüştü.
Küçücük hücrelerin bana umut verebileceğini hiç düşünmezdim. Ama bugün biliyorum:
İnsan bazen kendini güçsüz sansa da içinde hiç durmadan çalışan bir düzen, bir ordu, bir dayanma gücü var.
Kayseri’nin soğuk akşamı penceremden içeri dolarken içimde yepyeni bir sıcaklık vardı.
Ve ben ilk kez, uzun zamandır kendime söylemediğim bir şeyi fısıldadım:
“Sen sandığından daha dayanıklısın.”